e+



Resmen dinsiz

Ne zaman ki bir devlet dairesine işim düşse, kapıdan içeri adımımı atar atmaz sanki bir zaman makinesinden geçmişim de geriye doğru çağ atlamışım gibi hissediyorum. Ömrünü teknolojiyle yoğurmuş ve halen zamanının hatırı sayılır bir bölümünü geleceği kurgulayarak geçiren biri için bunca ilkellikle yüzleşmek tuhaf bir his.

Bürokrasiyle ve kâğıt israfıyla aramdaki anlaşmazlık bir yana, "Bu sen misin?" bakışlarına maruz kalmaktan bıkmış olacağım ki nihayet on yıllık nüfus cüzdanımı yeniledim. Yenilemekle kalmadım, değiştirdim. Artık din hanesi boş duran bir nüfus cüzdanı sahibiyim. Ölmeden önce yapılacaklar listesine ufak bir çizik daha.

Nasıl yaptım?

Ne zaman ki bir devlet dairesine işim düşse, beklentilerimi asgari düzeyde tutuyorum. Nüfus cüzdanımı yenileyip din hanesini sildirmek ise sandığımdan daha basit bir işlemmiş doğrusu. Önceden araştırdığım için bir sürprizle karşılaşmamış olsam da, herhangi bir aksiliğin de çıkmamasına sevindim.

Öncelikle kayıtlı olduğum muhtardan nüfus cüzdanı değişikliği için bir belge almam gerekiyordu. İki adet vesikalık fotoğraf ve 5 TL karşılığında işimi beş dakikada hallediverdiler. Ardından bağlı olduğum nüfus müdürlüğüne gittim, sıra numaramı aldım. Sıram geldiğinde görevli memura durumu bildirdim ve yeni cüzdanımdaki din hanesinin boş bırakılmasını istediğimi de ekledim. Memurun yüzünde ve sesinde beliren hafif şaşkınlık ifadesine bakılırsa pek sık yaşanan bir olay olmasa gerek.

İnternette okuduğum kadarıyla bazı nüfus müdürlüklerinde matbu din hanesi değişikliği dilekçesi hazır olarak bulunuyormuş fakat benim şansım bu konuda yaver gitmediği için boş, beyaz bir kâğıda hızlıca bir dilekçe yazmam gerekti. Dilekçede herhangi bir gerekçe belirtmedim. Muhtardan aldığım belgeyi ve yaklaşık 6 liralık ücreti teslim ettikten, ve sülaleme dair bilumum soruyu yanıtladıktan sonra yepyeni, tertemiz, ışıl ışıl nüfus cüzdanım elimdeydi.

Neden yaptım?

Daha önce bu konuda tartıştığım insanların ortak kaygısı, fişlenecek olmamdı. Bu haklı endişeyi az çok bertaraf etsem de, iyi niyetle sarf edilmiş fakat anlayıştan uzak sözlerden kurtulamadım.

Nüfus cüzdanındaki din hanesiyle ilgili karşılaştığım en yaygın ılımlı görüş şu: "Orada ne yazdığının zaten bir önemi yok." Doğru ya, yok bir önemi. İman denilen şey ancak ve ancak kişi ile tanrısı arasındayken, kimliğimin arka yüzüne yazılanlar ne anlam ifade edebilir? Benim kalbimde olanı benden ve ondan başka kim, nasıl bilebilir?

Soruyorlar: "Madem böyle düşünüyorsun, o halde neden?" Açıklayayım. Diğerlerinin yanında hayli önemsiz kalsa da, kişisel bir sebepten başlayayım.

Hayatımın merkezindeki "kutsal" değerlerden biri olan dürüstlükten mümkün olduğunca az ödün vermek için çabalıyorum. En güç durumlar altında dahi yalan söylemekten daha iyi bir seçenek bulunabileceğine inanıyorum ve gündelik yaşamda da yalan-yanlış bilgileri deyim yerindeyse avlamak gibi bir huy edindim. Dinsiz bir insan olarak, nüfus cüzdanımdaki din hanesinde yanlış bir bilginin yer alması beni bu bağlamda rahatsız ediyor. Dahası, bu hanenin varlığını tamamıyla gereksiz buluyorum.

Fakat benim nelerden rahatsız olduğum herkesten ziyade beni ilgilendirir ve din hanesinin kaldırılması için ortada çok daha geçerli sebepler var.

Nüfus cüzdanınızı elinize alıp inceleyin. Yer verilen tüm bilgilerin -bir tanesi hariç- nesnel verilerden oluştuğunu göreceksiniz. İçlerinden de yalnızca bir kısmı (soyadı, adı, medeni hali...) kişinin isteği doğrultusunda değiştirilebilir durumda. Bu bakış açısıyla değerlendirince din gibi tamamıyla kişisel ve devlet-vatandaş ilişkisinde yeri bulunmayan bir değere yer verilmesinin ne kadar anlamsız olduğu açıkça görülüyor. Ha, onu oraya koymanızın ardında ulvi bir amaç yoksa tabii.

Din hanesinin yersizliği bir yana, şunu açıklığa kavuşturalım: Hiç kimse inancını ya da inançsızlığını herhangi bir yerde -hele ki her çeşit işlemde fotokopisi istenen resmi bir belgede- açıklamak zorunda değildir. Nüfus cüzdanındaki bu hanenin varlığı hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle hem de doğrudan T.C. Anayasasıyla çelişiyor:

VI. Din ve vicdan hürriyeti

MADDE 24- Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.

Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Din hanesi devletin tutarlılığına gölge düşürmekle kalmıyor, toplumdaki ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi de körüklüyor. Dahası, dini "nüfus cüzdanı Müslümanlığı"na indirgiyor. Din hanesi verilerinden yola çıkarak bir istatistik elde etmeye çalıştığınız takdirde Türkiye'nin %95'ini sahiden Müslüman sanmanız, hatta Türkiye'yi "Müslüman ülke" olarak tanımlamanız an meselesi. Devamında "Türkiye Türklerindir" de dediniz mi tamamdır, biz sizinle çok iyi anlaşırız.

Varsayılan din

Böylesine saçma bir işe girişirseniz kontrol altında tutabilmek için bir karar mekanizmasına bağlamanız şart. Sonuçta ne oluyor, neyin "din" olup olmadığına devlet karar veriyor. Daha doğrusu devlet adı altında, sizin benim gibi ama muhtemelen daha az okumuş insanlar, kendi dar zihinleri çerçevesinde bir din tanımı oturtup üç büyükler haricindeki takımları takımdan saymazcasına keyfi kararlar alıyor. Tam serbestlik sunmadığınız sürece bu sorunu aşmanız mümkün değil, lakin herkesin dilediğini yazdırabildiği durumda da din hanesinin bir mahiyeti kalmıyor; anket doldurmuyoruz sonuçta.

Alternatif bir öneri olarak "istendiği takdirde din hanesinin boş bırakılması" insan hakları açısından yetersiz bir uygulama. Zira din hanesinin değiştirilmesi için verdiği resmi dilekçe, kişiyi inancını devlete ve çalışanlarına açıklamak zorunda bırakıyor. Kısmen daha iyi bir çözüm önerisi olarak, tercihi ebeveynlere bırakıp varsayılan dini İslam, varsayılan mezhebi Sünnilik kabul etmektense, din hanesi doğuştan boş bırakılabilir. Kişi dinsiz doğar, çevresinden aldığı kültürle beslenir, kendi düşünce ve inançlarına sahip olabilecek olgunluğa eriştiğindeyse nüfus cüzdanını yenileyebilir. Fakat az önce bahsettiğim zorlama burada da geçerli. Ayrıca pratikte uygulanması daha güç ve mantıksız (18 yaşına basan tüm Müslümanların kendilerini ispatlamak istercesine bağlı oldukları nüfus müdürlüklerine koşuştuğunu hayal edin).

Din hanesinin kaldırılmasına karşı getirilen en komik muhafazakâr yorumsa "kimse dinî inancını gizlemeye zorlanamaz" olsa gerek. Nüfus cüzdanında din hanesinin bulunmaması inanç beyanını engelleyici bir etmen, baskıcı bir durum değildir. Kaldı ki nüfus cüzdanı bazı bireylerin toplumdaki yerini sağlamlaştırırken bazılarının dışlanmasına yol açacak bir reklam panosu hiç değildir. Dileyen üzerinde "I <3 Mohammed" -ya da cemaatçe saygısızlık olarak değerlendirilmeyen herhangi bir tümce- yazılı tişört giyebilir, benim için sakıncası yok. Ben de ateist tişörtümü giyerim, sonra birlikte Orphaned Land konserine gidip kafa sallarız.

Madem ki nüfus cüzdanımızı gurur duyduğumuz özelliklerimizi sergilemekte kullanıyoruz, oldu olacak futbol taraftarları için özel nüfus cüzdanları hazırlayalım - dileyen belirli bir ek ücret karşılığında sarı-kırmızı, sarı-lacivert, siyah-beyaz renklerde bastırabilsin. Verginin vergisini koyup sağdan soldan para koparmaya çalışacağımıza böyle akılcı fikirlerle çıksak ya halkın karşısına, fena mı olur? Ya da daha güzeli, T.C. kimlik numaramız Facebook profilimizle eşlensin. Böylelikle tuttuğumuz takımdan ilişki durumumuza, yeğenimizin sünnetinden dün geceki çılgın partiye kadar hayatımızdaki tüm gelişmelerden devletimizin anında haberi olsun. Hı?

Camiler boş kaldı

Bildiğiniz üzere nüfus cüzdanlarımız önümüzdeki birkaç sene içinde çipli kimlik kartlarıyla değiştirilecek. Yeterli olup olmadığı tartışılır ama en azından eskisinden daha pratik olacak gibi. Evvelki gün yayılan haberi duymuşsunuzdur, bu yeni kimlik kartlarına din hanesi "konulmayabilecekmiş". Bir kelimeye bu kadar belirsizlik eki fazla gelmiş.

Milliyet gazetesinden Meriç Tafolar'ın haberine göre, Sinan Işık adlı vatandaşın nüfus cüzdanlarında din hanesi bulunduğu gerekçesiyle Türkiye'yi AİHM'de mahkum ettirmesini hatırlatan soru önergesinde İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'e, "Nüfus cüzdanlarındaki din hanesiyle ilgili ne zaman değişiklik yapılacak?" sorusu soruldu.

Şahin, "Kimlik kartı genel uygulamasına geçilmeden önce kimlik kartlarında hangi bilgilerin yer alacağı belirlenecektir" yanıtını verdi. Bu sözler, yeni kimlik kartlarına din hanesinin konulmayabileceği şeklinde yorumlandı.

O açıklamadan bu sonuca nasıl varılmış, anlamak güç. Bana kalırsa Bakan Şahin bir şeyler demiş ama aslında hiçbir şey dememiş.

Dinsiz bir insan olarak dinlerin hem gereksiz hem de insanlığın gelişimine engel olduğunu düşünsem de, din hanesinin kaldırılmasını dinleri değil din üzerinden yapılan ayrımcılığı ortadan kaldırmak adına atılacak ve dindarlar tarafından da desteklenmesi gereken önemli bir adım olarak değerlendiriyorum. Bu yazıyı da tatlıya bağlamak adına pek sevdiğim şu Zaytung haberiyle tamama erdiriyorum:

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin geçtiğimiz Şubat ayında, T.C. kimlik kartlarında "din" hanesinin yer almasını insan hakları ihlali olarak değerlendirmesi üzerine başlatılan deneysel çalışma beklenmedik bir şekilde sonuçlandı. Çalışma kapsamında pilot bölge olarak seçilen Yozgat'ın Sedirli İlçesine bağlı Davranca beldesinde, nüfus cüzdanlarından "din" hanesi kaldırılan vatandaşların iki aylık sürecin sonunda hepten dinden, imandan çıktıkları bildirilirken, çalışma sonuçları kapsamlı bir rapor halinde hükümete sunuldu.



Comments

There are 1 comment(s) for this entry.

  1. Dicle Mecit Kaya
    March 02, 2013 20:59

    Gerçekten güzel bir yazı! Tamamen katılıyorum!

(Posting new comments is currently disabled.)