Dönmez olaydınız, ey Tapınakçılar…
Rekabetten pek hoşlanmam ben. Konu her ne olursa olsun insanların yarışarak değil birbirlerine destek olarak daha ileriye ulaşabileceklerine dair saf bir inancım vardır. Fazlasıyla idealist bir yaklaşım, haklısınız. Zaten ben de bu düşünce yapısının gerçek bir dünya üzerinde egemen kılınabileceğine dair inancımı uzun zaman önce yitirdim. Özellikle de insanların, bireysel kazançların en üst sırada yer aldığı piramitlerde yaşadığı böylesine bir dünyada.
Hoşlanmadığım gerçekleri kabullenmekte ne kadar zorluk çekersem çekeyim, geçtiğimiz bir yıl içerisinde rekabeti hayatın gerçeklerinden biri olarak görmeye başladım. Belki de gerçekten faydalıdır diye düşündüm, bir kırbaç gibi şakladığını hissedersem ensemde. Ve en önemlisi, bir yandan “savaş” ile arasındaki farkı iyice kavramaya gayret gösterirken, diğer yandan da karşımda duranın düşman değil yalnızca bir rakip olduğuna inandım. Gelin görün ki geçen zaman, diğer tarafın da beni aynı şekilde gördüğünden şüphe duymaya yöneltti.
Belki biliyorsunuzdur, Oyungezer’in Aralık sayısı ile birlikte Broken Sword 2.5: Return of the Templars adlı macera oyununu veriyoruz okurlarımıza. Serinin fanatiklerinden oluşan bir grup insan (mindFactory) tarafından hazırlanan ve Almanca seslendirilmiş hali internet üzerinden ücretsiz olarak dağıtılan bir oyun bu. Aynı oyun bir ay önce bir başka derginin DVD’sinde daha yer almıştı, ancak gelin görün ki aynı dergi biz yeni sayımızın içeriğini açıklar açıklamaz sitelerine oyunun indirme bağlantısını içeren “Ücretsiz Broken Sword 2.5!” başlığı altında bir haber girme gereksinimi duydu. Üç nokta efekti olarak dışarıya vurduğumuz tepki yetersiz kalmış olacak ki, şimdi de yayımlanma tarihi haberi sürekli görünür kılmak amacıyla ileri alınıyor.
Peki neden? Çekememezlik midir en hafif ifadeyle yolumuza konulan bu taşın, ya da açık açık söylemek gerekirse satışlarımızı baltalama girişiminin sebebi? Dergiciliğe veya herhangi başka bir işe soyunmadan önce etik nedir onu öğrenmek gerekmez mi? Kendilerine sorsanız büyük ihtimalle bir yanlışı düzelttiklerini, ücretsiz bir oyunu full oyun şeklinde sunarak okurları kandırmaya çalıştığımızı iddia ederler. Çünkü eğer doğru olsaydı, en mantıklı açıklama bu olurdu. Ancak şöyle bir gerçek var ki çeşitli sebeplerden ötürü sürekli tam sürüm oyun vermiyor veya veremiyoruz biz; onun yerine internet üzerinden ücretsiz olarak dağıtılan oyunlar arasından en iyilerini seçip DVD’mize yerleştiriyoruz ki hem denemeyenler denesin, hem de kotalı internet kullanıcıları sevinsin. Ve hiç bir zaman (bkz. TrackMania Nations Forever, Command & Conquer: Red Alert, Mass Effect: Bring Down the Sky…) bu gerçeği okurlarımızdan saklamak için özel bir çaba sarfetmiyoruz. Siz söylemeseydiniz okurlarımız internetten ücretsiz olarak indirilebildiğinin farkına varmayacaklardı, teşekkürler.
Eğer mesele yanlışları düzeltmek ise Baphomets Fluch’un Almanca “Broken Sword” anlamına geldiğini, dolayısıyla yazdığınız haber içerisindeki “Baphomets Fluch tarafından hazırlanan 700 MB boyutundaki ücretsiz Broken Sword 2.5” benzeri anlamsız ifadeleri düzeltmeniz gerektiğini söylemeli miyiz? Ya da amacımız gerçekleri ortaya çıkartıp insanların kandırılmasını önlemek ise biz de internet sitemize “JoomlArt’ın son tasarımı JA Sanidine, GameSpot.com temel alınarak hazırlanan tasarımıyla göz kamaştırıyor! Community Builder ve FireBoard forum desteği de sağlayan temayı denemek için buraya tıklayın.” benzeri bir haber mi girmeliyiz? Mesele derdi çok sevdiğim bir hocam, aradaki farkı görebilmek. Rekabet değil bu, ben nihayet görebiliyorum. Göremeyenler için yapabileceğim yegane öneri, başlangıç olarak gazetelerin bulmaca eklerine bundan sonra daha dikkatli bakmaları.
Her şeye rağmen ben, yıllar boyunca adeta tapındığım bu isme sürülen lekelerin bir iki insanın kişisel problemleri sonucunda alınan yanlış kararlardan kaynaklandığına dair inancımı kaybetmedim, kaybetmeyeceğim. Ancak yazı boyunca siz diye hitap etmiş olsam da, ne yazık ki artık saygı kaygısı duymayan bir siz bu.
Comments
hayal kırıklıkları biriktikçe bir yerden sonra kendi kendilerini geçersiz kılıyorlar, kırılacak bir şey kalmıyor, beklendik oluyorlar...
"he" diyip geçelim eren, biz kendi işimize bakalım...
bi de sen buraları çok boş bırakmışsın, insanlar gelmez olmuş. daha çok yaz...
bi de ben geliyim artık.
ben de geliyim, ama eren sen daha çok yaz.
ama bazı noktalarda he diyip geçme, aynı şimdi yaptığın gibi, hayır de, burası yanlış da. bazen gerekiyor çünkü, bazen ihtiyaç tam olarak da o oluyor hatta =)
Ben de uzun süren savaşlar verdim karşıdakilerin düşman olmadığına ama ahlaki değerlerinin dünya çekirdeğine yakın seyrettiğini görünce vazgeçtim. artık sadece sevdiğim insanlar var.
ha bi de ben de tapınakçıyım :D ben de dönmeyeyim mi? saat yönü caiz midir? mevlevi olabilir miyiz. Dark Mevlevi mesela :P