Knight Online fenomeni
“Bir oyunun, gelişen bir kültürün, ve de bir ağanın hikayesi”
Level’ın Temmuz 2004 sayısında yayımlanan iki sayfalık beta incelemesi gözümden kaçmış olacak ki; 2005 yılının Mart ayında, bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine başladı benim Knight Online maceram. O günlerde Internet kafelerdeki popüler çok oyunculu oyunlar Counter-Strike, Age of Empires II ve benzer birkaç oyundan ibaretti. Rekor üzerine rekor kıran World of Warcraft bile daha yeni piyasaya sürülmüştü. Ne devasa oyunlar, ne de bu oyunları rahatlıkla oynamamıza olanak sağlayacak ADSL gibi bir Internet hizmeti Türkiye’de yeteri kadar yaygınlaşmamıştı. Ben de o günlerde şanssız sayılabilecek kesimdeydim, daha önce hiç ciddi anlamda bir devasa oyun tecrübem olmamıştı. Ancak arkadaşım ısrarlıydı, üstelik oyunun ücretsiz olması çok cazip geliyordu. En sonunda kurulum dosyasını indirdim, ve iki yılı aşkın bir süredir devam etmekte olan zorlu bir yolculuğa da ilk adımlarımı atmış bulundum.
Bölüm I: Anadolu ateşi
Oyuna alışmam pek fazla zamanımı almadı. Yine biraz tavsiye, biraz da zorla başka arkadaşlarımızı da oyuna dahil etmiştik. Kurduğumuz klan ile birlikte seviye atlıyor, her hafta belirli gün ve saatlerde düzenlenen savaşlara elimizden geldiğince katılıp klan sıralamasında ilk yüze girmeye çalışıyorduk. Arkadaşlarımın çoğunun oyunu bırakması ile birlikte klanımız dağıldı ve gerçekleştirmeye oldukça yaklaştığımız bu amacımıza hiç ulaşamadık, fakat oyunun belki de en eğlenceli zamanlarını birlikte geçirmiştik.
O günlerde Knight Online oynarken en çok dikkatimi çeken şey, Türkçe konuşan karakterlerin yoğunluğu olmuştu. Hangi yana baksam bir yeniçeri veya Mehmetçik ile karşılaşıyordum. Bu durum milliyetçilik duygularımızı kabartıyor olmasının yanı sıra, Türk oyuncular olarak bazı ayrıcalıklara da sahip olmamızı sağlıyordu. Daha hızlı seviye atlamamızı sağlayan partilerin tamamen dolu olanlarına bile dahil olabilmek için, parti liderine “Selamünaleyküm, yer var mı?” demek çoğu zaman yeterliydi; zira yabancı oyuncular bu durumda partiden şutlanıyordu. Silah, zırh ve benzeri eşyaların alım satımında Türkler arasındaki dayanışma görülmeye değerdi, ama gerçek hayatta yurdumuzun dört bir köşesinde uygulanan turistlere yüksek fiyat politikası ile oyunun içerisinde de karşılaşmak mümkündü. Gel zaman git zaman anladım ki durum hiç de sandığım gibi değildi, ve Anadolu ateşi ile tutuşturulan bu kültür çatışmasının alevleri gün geçtikçe büyüyordu.
Bölüm II: Küller
2005 yılının ortalarında, Çinli programcılar tarafından geliştirildiği iddia edilen bazı hile programları ortaya çıktı. Bu programları kullanan oyuncular uyurken karakterleri seviye atlayabiliyor, ve normal oyuncular karşısında üstünlük elde edebilecekleri sayısız özellik kazanıyorlardı. Hatta oyunun en az tercih edilen karakterlerinden birisi olan okçuların sayısında, uzaktan saldırma yetenekleri nedeniyle tam anlamıyla bir patlama yaşandı. Bu adaletsizliği önlemek amacıyla oyunun yapımcı şirketi sayısız yama çıkarttı, yeni güvenlik önlemleri aldı. Ancak her yama ile birlikte hile programlarının da yeni bir sürümü dağıtıldığı için hiç biri yeterli olmadı.
Türk ve Türk olmayan oyuncular arasındaki anlaşmazlıklara asıl tuz biber eken de bu yasadışı programlar ve oyunun ekonomisini alt üst eden eşya çiftleme olayları oldu. Her ne kadar oyundaki Türk oyuncu sayısının toplam oyuncu sayısına oranı gayet yüksek olduğu için istatistiksel bir çıkarım yapmak tam anlamıyla doğru olmasa da; oyun kurallarına aykırı faaliyetlerde bulunan oyuncuların çoğu Türk’tü. Çok geçmeden Türkler, yabancı oyuncular tarafından günah keçisi pozisyonuna oturtulmuştu. Zihinlerde ister istemez oluşan önyargılar nedeniyle birçok Türk oyuncu kimliklerini gizleme yolunu tercih etti.
Sadece oyun?
Aylar boyunca ne zaman oyunun karanlık tarafına yönelmiş birisini görsem davranışlarının nedenini sordum, ve doğru yolu göstermek adına çabaladım. Bu diyaloglar sırasında işin içinden çıkamayınca küfür eden, tehditler savuran pek çok insan ile karşılaştım. Düzgünce cevap verenler ise aslında kimseye zarar vermek istemediklerini, oyunda yükselebilmek için başka seçenekleri olmadığını dile getirdiler. Konuştuğum onlarca insandan sonra anladım ki, aslında oyun içerisinde yaşanan neredeyse tüm çirkin olaylar oyuncuların zihinlerinin derinliklerinde yatan basit bir mantık hatasından kaynaklanıyor. İnsanlar Knight Online ya da bir başka çok oyunculu oyunun “sadece bir oyun”dan ibaret olmadığını, oyun içerisindeki davranışlarının gerçek insanları olumlu ya da olumsuz anlamda etkilediğini bir türlü kabullenemiyorlar. Durumun farkında olanlar ise çoğunlukla bükemedikleri eli öpmeye karar veriyorlar. Oyuncuların yaş ortalamasının düşük olması bu konuda kabul edilebilir bir gerekçe gibi gözükse de, yetersiz ve kaçamak bir açıklama olacaktır. Gerçek neden ise tembellik ve bilinçsizlik olarak ortaya konulabilir. Türk milleti olarak gerçekten çok zekiyiz, ama ne yazık ki zekamızı doğru yönde kullanmakta pek başarılı olamıyoruz.
Golem tarikatına… pardon, partisine provoker aranıyor!
Bilinçli oyuncular olarak geçen yıl çeşitli medya organlarında bilgisayar oyunları hakkında yayımlanan haberlere çoğunlukla gülüp geçtik. Yapılan bu haberlerden Knight Online da nasibini almıştı, hatta ortaya çıkmalarındaki başlıca sebeplerden birisi de şüphesiz oydu. Bu haberler yayımcılarını küçük düşürmekten ve insanları yanlış bilgilendirmekten başka bir işe yaramamış olsa da, trajikomik bir biçimde doğruluk payı içeriyorlardı.
Her devasa çok oyunculu oyunda olduğu gibi Knight Online da bağımlılık yapıyor, zaman öldürüyor ve günlük işleri aksatabiliyor. Oyun oynarken çalan ev telefonunu veya kapı zilini, kendi karakterimin veya bir başkasınınkinin ölmemesi için kaç kez geç yanıtladığımı, hatta yanıtsız bıraktığımı hatırlamıyorum bile. Ailem ise oyun ile fazla haşır neşir olduğum dönemlerde, yüzümden çok sırtımı gördüklerinden şikayet ediyorlardı. Knight Online’ın bu konuda kendi türündeki oyunlardan tek farkı, yaş ortalamasını biraz daha aşağıya çekmesi. On iki yaşındaki bir öğrencinin sırf Knight Online oynayabilmek için okuldan kaçması, haftalık harçlığını paralı üyelik veya oyun içi eşya satın almak için harcaması takdir edersiniz ki enteresan bir durum teşkil ediyor.
Kendim adına henüz oyun için tek kuruş para harcamış değilim, fakat dağıtımcı firma tarafından yasaklanmış olmasına rağmen oyun içi karakter ve eşya alışverişi had safhada. Diğer bir deyişle herhangi bir çaba sarfetmeden güçlü bir karaktere sahip olmak isteyen oyuncuların cüzdanlarını yoklamaları yeterli oluyor. Bu durumun oyun içerisinde yarattığı adaletsizlik bir yana, çok daha faydalı amaçlar için kullanılabilecek yüklü miktardaki paralar bu şekilde basit bir eğlence üzerinde harcanmış oluyor.
El Morad ve Karus ırkları arasındaki sonsuz savaş…
Düşük sistem ve yabancı dil gereksinimi, alışması kolay arayüzü ve kısmen ücretsiz oluşuyla bugünkü oyuncu sayısına ulaşan Knight Online; çoğu yönden türünün diğer örneklerinden zayıf kalsa da, kabul etmek gerekir ki artık durdurulamaz bir noktaya geldi. Üstelik oyunun dağıtımcı firması Türkiye gibi büyük bir pazarı elinden kaçırmak istemediği için her geçen gün bu konuda yatırımlarını artırıyor. Geçen sene İstanbul’da bir toplantı düzenlediler, Internet kafeler ile anlaşmalar yaptılar, hatta geçtiğimiz Ocak ayında “Karneni Yolla” isminde, okul karnelerinin resmini gönderen ilköğretim ve lise öğrencilerine paralı oyun üyeliği bile dağıttılar.
Eminim herkesin aklında aynı soru var: “Ya Knight Online biterse?” Açıkçası oyun, Türk milletinin hayatındaki geniş bir boşluğu doldurarak, sosyolojik etkileri üzerine başlı başına bir tez yazılabilecek duruma geldi. Teorik olarak ne oyunun hikayesinin, ne de oyuncuların içerisindeki üstünlük kurma arzusunun ve sosyalleşme dürtüsünün bir sonu olmadığı için, oyunun servis sağlayıcısı iflas etmediği veya Türk oyuncuların oyuna girişi engellenmediği sürece Knight Online bitmeyecektir. Bir gün bir şekilde bitse bile, insanlar fazla zaman kaybetmeden hayatlarındaki boşluğu doldurmak amacıyla kendilerine yeni bir oyun, ya da bir başka eğlenceli ve bağımlılık yapıcı uğraş bulacaklardır.
Logos’un oku
Arada bir oturup, iki yıl boyunca belki de hayattaki en değerli hazinem olan zamanımı yiyen bu oyundan ne kazandım diye düşünüyorum. Eğlendiğimden fazla sıkıntı çektim; sinirimden ağladığım günler bile oldu. Kazancım gerek Türk gerek yabancı birkaç iyi dost, ve hatırlanan güzel anılardan ibaretti. İnsanları tanıdım; sahtekarlıkları, ikiyüzlülükleri ve bencillikleriyle. Binlerce kötü insan arasında bile iyi insanların bulunabileceğini gördüm, umudumu yitirmemeyi öğrendim. Karakterimin seviyesini yükseltmek amacıyla saatler boyunca aynı ekrana bakıp klavyeden aynı tuşlara basarken sabretmeyi öğrendim. Oyunun piyasasını takip ederken ekonomiyi, eşya alışverişleri ile ticareti öğrendim. Yabancı oyuncular ile sohbet ederken İngilizcem’i geliştirdim. “Ağa” kelimesinin günümüzde hâlâ kullanıldığını bile bu oyunda öğrendim. Kısacası, hayatı öğrendim ben bu oyunda.
Peki değdi mi derseniz, evet değdi. Yine olsa yine oynarım, pişman değilim; hatta bu yazım bittikten sonra tekrar oyuna gireceğim. Bütün zorluklarına rağmen Knight Online’ı hâlâ seviyorum, kendimi fazla kaptırmadığım sürece de gerçekten eğleniyorum. Gerek oyuna, gerekse oyunculara olan inancımı da henüz kaybetmiş değilim. Bir oyunun yanı sıra sosyal bir ortamda bulunduğumuzun farkına varır, oyun içerisindeki davranışlarımızın diğer insanlar üzerindeki etkisini kavrar, sürekli kendimizi düşünmekten vazgeçersek; gerçek hayatta ulaşamadığımız ütopyayı bir oyunda bile olsa gerçekleştirebiliriz. Eğer bizler birer oyuncu olarak bu konuda elimizden gelen çabayı göstermeyeceksek; korkarım artık bu oyunu yeni yamalar bir yana, Logos’un oku bile kurtaramaz.
Özlemiştim. Sevgili karakterim Aekka’nın büyüleriyle ortalığı dağıtmayı, Moradon’da koşuşturup fiyat takip etmeyi özlemiştim. Ama aylardan sonra yine iki dakikalık zevki bana fazla gördüler, giremedim oyuna. Zaten içimde kalmıştı bu yazım yayımlanmadığı için, bahane oldu vallahi.
Efendime söyleyeyim, Level dergisinin Mayıs 2007 sayısı için yazdığım, bir oyun dergisinde yayımlanan, daha doğrusu yayımlanamayan ilk yazıydı bu. Ama K2 Network ile yaptığımız anlaşmaya göre yazının reklam değeri taşıması gerektiğinden, doğal olarak nazikçe geri çevrildi ve tekrar yazmak durumunda kaldım. İmlâ hatalarını düzeltme isteğimi bastırarak, üzerinde herhangi bir değişiklik yapmadan yayımlıyorum şimdi.
Son olarak bir de not; oyun hakkında daha detaylı bilgi almak istiyorsanız, artık büyük ihtimalle güncelliğini yitirmeye başlamış olan Knight Online Rehberi adlı eski siteme göz atabilirsiniz. Harcadığım emeğin birilerinin işine yaradığını görünce, nasıl diyeyim, seviniyorum işte.