Utanç

Kütüphanelerimi kurcalarken lise birinci sınıfta virüsler üzerine hazırladığım dönem ödevine rastladım bugün. Bu çok sevgili yarı canlıların keşfi, anatomisi, çeşitleri ve nanometrik yavrularını nasıl dünyaya getirdiklerine dair, kendi çapımda hoş bir çalışmaya imza atmışım. O zamanki Photoshop bilgim dahilinde yaptığım uyduruk hayat döngüsü çizimleri hoş olmamış belki ama notumu yükseltmemi sağlamıştı hatırladığım kadarıyla. Şimdi de unuttuğum bazı detayları hatırlamama yardımcı oldu, güzel oldu.

Lakin son sayfaya geldiğimde, “Virüs Mucizesi” başlıklı bölümü utanç içerisinde okudum. Sonundaysa ne yazık ki şöyle bir cümle uğurladı beni:

Yeryüzündeki tüm mükemmel eserler gibi, bu canlı da bu eserin yaratıcısının gücünü ilan etmektedir. İnsanlar kabul etse de, etmese de bu mutlak olan bir gerçektir.

Zaman zaman yazılarımın sonunu başından önce yazar, kapanışa hep özen gösteririm. O zamanlar da bunun “etkileyici bir son” olduğunu düşünmüşüm belli ki. Bilmemek değil öğrenmemek ayıptı ya hani; onu zaten biliyordum, bilmediğimin de en azından bir kısmını zamanla öğrendim. Ama biyoloji dersi için hazırladığım dönem ödevine kaynak olarak “Kuran ve Bilim” başlıklı bir internet sitesini seçen o günkü aklımdan mı, yoksa beni bu konuda uyarma ihtiyacı duymayan biyoloji öğretmenimden mi utansam, karar veremedim…

Comments

  1. Ayna-i Marzî

    Bence utanman gerekmiyor illa ki, çünkü o gün öyle düşünmene sebep şeyler vardı, yetiştiriliş tarzın ve sana öğretilenler gençliğin verdiği mutlakiyetçilikle birleştiğinde herkeste oluşabilecek bir şeyi söylemiş oluyorsun.

    Gerçekte şöyle bir şey var, bir yolda gidiyoruz ve her adımımız bizi çok farklı sonuçlara götürüyor. O halde geçmişte seçtiğim yoldan niye utanayım? O zamana geri dönsem, o zamanki bilgim, tecrübemle yine o seçeneği seçecektim. Her halukarda o yolda yürürken yine ben bugüne geldim, o halde seçtiğim yolda da beni değiştirecek bir sürü şeyle karşılaştım. Geçmişimden utanmam bir nevi şimdiki halimi oluşturan yoldan da utanmak gibi geliyor. Bu yüzden utanmak yerine neleri ne sebeple yanlış düşündüğümü analiz etmeye çalışıyorum. Bu sanki daha fazla tecrübe oluşturuyor insanda :)

  2. erengy

    "Utanmak yerine" ifadesi haricinde yorumunda katılmadığım bir nokta yok sanırım. İçine düşmek istemediğimiz bir duygu olarak utanç, benzer yanlışları tekrarlamamamız adına faydalı, kuvvetli ve dolayısıyla da gerekli bir caydırıcı olsa gerek. Karşı bir görüş olarak aynı duygunun bu yanlışları kabul ve itiraf etmemizi güçleştirdiği de öne sürülebilir tabii. Ama bu durum, dürüstlükten ödün vermediğimiz sürece bir sorun teşkil etmiyor diye düşünüyorum.

    Başka seçeneklerimizin de olduğunu bilmemek, yanlış seçim yapmaktan daha rahatsız edici bir durum, en azından benim için. Bu bağlamda neleri seçeceğimiz üzerine kafa yormadan önce, tüm seçeneklerin farkında olabilmek çok daha önemli görünüyor. Sonra ister utanç duyalım, ister pişmanlık.